Diş kisti kanser değil ama patolojik değerlendirme

03-11-2018

“Diş kisti kanser değil ama patolojik değerlendirme yapılmalı”

Diş kistlerinin kanser oluşumuyla bağlantılı olmadığını belirten Ağız, Diş ve Çene Cerrahı Dr. Esra Başkırt, ancak diş kistlerinin tekrarlayan tiplerinin olması nedeniyle patolojik değerlendirmenin mutlaka yapılması gerektiğini söyledi.

Kistlerin, epitel döşeli bağ dokusu ile çevrili, içinde sıvı ya da yarı sıvı bir materyal olan patolojik yapılar olduğunu söyleyen Hospitadent Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra Başkırt, “Kistler vücudun her yerinde görülebilirler. Ancak vücutta en sık görüldüğü bölge çenelerdir” dedi. 

Çenelerdeki kistlerin iki grupta sınıflandırıldığını aktaran Başkırt, şunları söyledi: 

“Dişlere bağlı olan kistler ve dişlere bağlı olmayan kistler vardır. Dişlerin kök ucundaki enfeksiyona bağlı oluşan lezyonlar, büyüyüp kronikleştiğinde ‘radiküler’ kist olarak adlandırılırlar. Bazen de gömülü yirmi yaş dişleri, köpek dişleri ve kalmış köklerin etrafında kistik yapılar gelişebilmektedir. Dişlerin sürmeleri sırasında da (erupsiyon) sürme kisti olarak adlandırılan patolojik yapılar görülür. Bu bağlamda çeneler bölgesinde en sık görülen kistler dişlere bağlı oluşan kistlerdir. Kistler kanser değildir. Tekrarlayabilen tipleri olması nedeni ile patolojik değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. Ancak kanser oluşumuyla hiçbir bağlantıları yoktur.” 

“KOMŞU DİŞLER KADAR BÜYÜMESİ DİŞ KAYBINA NEDEN OLABİLİR”

Dr. Başkırt, diş kistinin zararları hakkında ise şu bilgileri verdi: 

“Çenelerdeki kistler, müdahale edilmediğinde büyüme eğilimi içinde olurlar. Kistin büyümesi ise en başta kemik kaybına neden olmaktadır. Lokalizasyonuna göre sinüsler, mandibüler kanal, komşu dişleri içine alarak farklı şekillerde zarar oluşturur. Örneğin damar ve sinirleri içine alması tedavi edilse bile çenelerde kalıcı uyuşukluklar oluşmasına neden olabilir. Komşu dişler kadar büyümesi, ilgili dişlerin kaybına neden olabilir. Kistlerin teşhisi genelde ağrı, ağız içinde ve dışında görülen şişlik, fistül dediğimiz ağız içindeki sivilce gibi akıntılı oluşumların görülmesi, dişetindeki kızarıklık ile teşhis edilir. Kistler dişteki çürük ve enfeksiyon nedeni ile oluşmuşsa dişte çürük, ağrı, kök ucunda fistül varlığı, ağız içinde veya yüzdeki şişlik ile teşhis edilir. Kistler, gömülü dişlere bağlı olduğunda ya da dişlere bağlı olmadığında çürük bir diş yoktur. Diğer belirtiler hemen hemen aynıdır. Bazen hiç belirti vermeyebilirler. Kontrol amaçlı alınan radyografilerde de kistler teşhis edilebilirler. Çok sıra dışı bir durum yoksa yüz bölgesinden yani ağız dışından müdahale yapılmaz. Ağız içerisinde, ilgili dişlere gerekli müdahaleler yapılarak (bazen kanal tedavisi, bazen çekim) kistler cerrahi yöntemlerle alınırlar. Kistin büyüklük durumuna göre zaman zaman diren takılarak kistler önce küçültülür; daha sonra ameliyat ile alınırlar.”

DİŞ KİSTİ AMELİYATI SONRASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİ? 

Sadece kist ameliyatından sonra değil, çekim de dahil olmak üzere, oral bölgede yapılan tüm cerrahi işlemlerden sonra dikkat edilmesi gereken konuların hemen hemen aynı olduğunu aktaran Başkırt, “Hastanın ağzına tampon koyulmuşsa yaklaşık yarım saat tampon tutulmalıdır. Ekstra bir durum yoksa daha uzun tutulmasına gerek yoktur. Peçete, pamuk vb. başka bir madde ile değiştirilmemelidir. Uyuşukluk tamamen geçene kadar hasta bir şey yiyip içmemelidir. Hasta iki gün sıcak hissetmesine sebebiyet verecek aktivitelerden uzak kalmalıdır. Cerrahi müdahalenin ardından, ilgili bölgeye soğuk kompres yapılmalıdır. Hasta kesinlikle tükürmemelidir. İki gün boyunca ağız içinde kan kokusu olması normaldir ve hafif sızıntı şeklinde kanama olabilir. Hasta 48 saat boyunca alkol ve sigara kullanmamalıdır” dedi. 

Eklenme tarihi: 3.11.2018 
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/saglik/dis-kisti-kanser-degil-ama-patolojik-degerlendirme-yapilmali,D1WKnL4jZU-VF5D6uaeveg